13 Haziran 2011 Pazartesi

Hiçliğin Türküsü (Chant du néant)

Koca bir çölde
Sonsuz bir kum denizinde
Arıyorum.
Yitik yolu arıyorum
Bulamadığım yolu. 
Bir orada, bir burada 
Bütün yönlerde ruhum
Bulamıyor aradığını. 
Bu korkunç boşlukta
Bu sonsuz boşlukta,
Her yanım kum... 
Alabildiğine parlak, boğucu 
Kumlar uzanıyor çevrenin sonuna değin
Sonra bir ses duyuyorum
Tatlı, gür ve kahredici
Diyor ki bana: 
"Yitik bir ruh sanıyorsun kendini sen!
Bir ruh sanıyorsun kendini
Yanılıyorsun. Bir ruh değilsin gerçekte
Yitmiş de değilsin
Bir hiçsin yalnızca
Yoksun sen."



Porphyre Eglantine

12 Haziran 2011 Pazar

Çevreyi tanımlamak değil, duygularla yaşamak gerekir...
-Cesare Pavese

7 Haziran 2011 Salı

Sevgi: Gerçekleştirilemez

Her anı ölüdür.
     Şimdi sen de bir anısın. Sen de ölüsün. Her zaman benimle birlikte olan, birlikte taşıdığım, yaşadığım sözcüklerime dönmem gerek. Sözcüklerim olmadan o gökyüzüne nasıl dayanabilirdim. O caddeye, o geceye, gecelere, uykuyla uyanıklık arasında öylesine yatıp uyuyamadığım için sinirlendiğim ve her şeyi düşünüp, kalkıp düşündüklerimi sözcüklere çeviremediğim gecelere. Ya da uykunun ölümsü derinliğinde var oluşumuzun küçüklüğünü algıladığım gecelere. Bu yaşam, beni ancak içimde esen rüzgarları, içimde seven sevgileri, içimde ölen ölümü, içimden taşmak isteyen yaşamı, sözcüklere dönüştürebildiğim zaman ve sözcükler, o rüzgara, o ölüme, o sevgiye yaklaşabildiği zaman dolduruyor.
    Başka hiçbir şey.
    Şimdi sen bir anısın. Tenin herhangi bir yerde sürdürecek yaşamını. Hiçbir sevginin ardından gidemem. Sevgi inandırıcı değildir. Düşüncelerin bulduğu, düşüncelerin biçimlendirdiği bir durumdur. Düşünüldüğü oranda büyür, derinleşir, büyütülür, derinleştirilir. Ne denli düşünülürse, o denli büyür. O denli dayanılmaz boyutlara ulaşır, ulaştırılır. Gerçekleştirilemez. Soyutlaşır. Ve hiçbir zaman bitmez. Yaşam gibi. Ölüm gibi.

"İnsan sevgiye biri yanımızda olmadığından acı çekene dek dayanır; oysa gerçek yalnızlık dayanılmaz bir hücredir."

     Gövdeler iç içe girdiğinde de sevginin gerçekleşmesi olanaksız mı. O sonsuz boşalma anında da sevgi doyumsuz, insan yalnız mı. Doğum anında. Ölüm anında.
     Sevgi istenilen bir olguya da aktarılır, aktarılabilir. Çeşitli anlara, çeşitli insanlara, çeşitli kentlere, caddelere, tepelere aktarılabilir. İnsan ne denli derin düşünebiliyorsa, sevgisi o denli derindir. O denli doyumsuzdur. Ve acısı da o denli büyük. Yaşam acısı. 


Tezer Özlü
YKY, Yaşamın Ucuna Yolculuk

Soyunmam gerek

Soyunmam gerek. Gözlerimi çukurlarından çıkarabilriim. Saçlarımı yolabilir, ağrıyan dişimi çıkarıp atabilirim, sertleşmiş boynumu, düşüncelerden yorulmuş başımı.
Bir yüksekliği, bir başıma olduğum bir yüksekliğin en ucundayım.
İnemiyorum. Yaşayamıyorum. Ölemiyorum.


Tezer Özlü
YKY, Yaşamın Ucuna Yolculuk

1 Haziran 2011 Çarşamba

Güzel Irmak

Küçüğüm, bu senin sesin, güzel ırmak
Önce rüzgârın öptüğü, sonra benim öptüğüm
Bu bitmemiş şiirler senin ayakbileklerin
Soluğun, kokun, karnın, gölgeli gözlerin
Bu böyle çözülü göğsün, enine boyuna dudakların
Sabahlara kadar ki büyük gözlerin böyle
Bu dal gibiliğin, saçların, kırmızı ağzın
Bu üstünde onca seviştiğimiz yatak sonra
Sonra bu benim anı artığı eski yüzüm
Tüylerin, tay boynun, küçücük çocuk ellerin
Böyle yukarıdan aşağı gidiyorum seni
Karışıyor, korkunç, ellerimiz ayaklarımız

İlhan Berk