10 Temmuz 2011 Pazar

Açılış Dersi'nden-altını çizdiklerim

     Anlatım [ya da dil] yeteneği [Fr. langage] bir yasalar bütünüdür; dil [Fr. langue] ise onun kodudur. Bizler dil içindeki iktidarı göremeyiz, çünkü her dilin bir sınıflandırma olduğunu, her sınıflandırmanın da baskıcı olduğunu unuturuz: [Fransızca'da ordre (düzen,sıra) sözcüğünün kaynaklandığı Latince'deki] ordo hem dağıtım, bölüştürme hem de göz dağı verme demektir.
(...)
Ama dil, her anlatım yeteneğinin edim haline getirilmesi olarak, ne gericidir ne de ilerici yalnızca faşisttir; çünkü faşizm söylemeyi engellemek değil, söylemeye zorlamaktır.
(...)
     Konuşmaya başladığım andan itibaren bu iki özellik bende biraraya gelir: Ben aynı anda hem efendiyimdir hem köle: Daha önce söyleneni yinelemekle, göstergelerin köleliği içine rahatça yerleşmekle yetinmem; yinelemiş olduğum şeyi dile getirmiş, ileri sürmüş ve tam yerine oturmuş olurum.
     Demek ki dilde kölelik ve iktidar kaçınılmaz olarak birbirine karışır. Eğer yalnızca iktidardan kurtulma gücünü değil de, özellikle hiç kimseye boyun eğdirmemeyi de özgürlük olarak adlandırıyorsak, o zaman, yalnızca dilin dışında özgürlük var olabilir. Ne yazık ki, insan dilinin dışı yoktur: O bir kapalı oturumdur. Ondan ancak olanaksıza ulaşarak çıkılabilir: Bu da ya Kierkegaard'ın betimlediği biçimiyle mistik bir farklılık yoluyla sağlanır ya da Nietzsche'nin amin'iyse, dilin köleliğine (Deleuze'ün deyişiyle dilin tepki verici kapalılığına) getirilmiş bir sevinç sarsıntısı gibidir. Ama bizler, inanç şövalyeleri de insanüstü yaratıklar da olmadığımıza göre, diyebilirim ki, ancak dili atlatabilir, ancak dille oynayabiliriz: İktidar-dışı dili, dilin sürekli devrimindeki görkem içinde duymayı sağlayan bu kurtarıcı aldatmacayı, bu sıyrılışı, bu eşsiz kandırmacayı ben kendi adıma edebiyat diye adlandırıyorum.  
(...)
Bilim kabadır, yaşam naziktir ve işte bu mesafeyi gidermek içindir ki edebiyat bizim açımızdan önemlidir.
(...)
Gerçek olan canlandırılabilir nitelikte değildir ve insanlar sürekli olarak onu sözcüklerle canlandırmak istedikleri içindir ki, bir edebiyat tarihi vardır.
(...)
Ne kadar arzu varsa o kadar da dil vardır: Ütopik bir öneridir bu, çünkü hiçbir toplum birçok arzunun bulunduğunu kabul etmeye hazır değildir henüz.


Roland Barthes
Bir Deneme Bir Ders: Eiffel Kulesi ve Açılış Dersi, YKY

1 yorum:

  1. "çünkü her dilin bir sınıflandırma olduğunu, her sınıflandırmanın da baskıcı olduğunu unuturuz" bu iki kavram babil için de böyle söylenir. "Herkesin aynı dili konuştuğu tanrının lanetlediği ülke" aslında tarihte ilk defa insanların belirli bir grameri baskı yoluyla diğer kavimlere dayatmasından başka bir şey değil.

    YanıtlaSil